30 Aralık 2022 Cuma

pooh patoloji testi, oversharing ve hoşçakal 2022

Hayatımda ilk defa yeni yıl kutlamayacağım, biraz garip. 2017'ye girdiğimiz yılbaşı akşamını İstanbul'da yurt odamda kendi başıma şarap içip Stolk izleyerek geçirmiştim. Türlü bahanelerim vardı, biraz da hastaydım ama asıl sebep canımın hiç de büyük kutlama yapmak istemeyişiydi. Gecenin sonunda kendime ayıp olmasın diye açıp The Holiday izlemiştim, birkaç saat sonra da Reina'da patlama olmuştu. Zor günlerdi, toplumsal olarak çok tedirgindik, mahallemizi terk ederken iki kere düşünüyorduk. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, 2017 yılı, hayatımda her şeyin neredeyse yolunda olduğu son zamanlardı.

Yeniden Adana'dayım. Normalde de Christmas zamanını Ocak ayının ilk haftalarıyla birleştirip böyle minik bir tatil yaratırım kendime ama bu sefer şartlar biraz farklı. Safari, en çok kullandığım sitelerin başına e-nabız'ı yerleştirmiş, gmail'den bile önce. Tabii ki bunu konuşmayacağız. Ciddi meseleler hakkında yazmaya başlarsam o meseleler kalıcılaşır diye korkuyorum. Geçen ay Pooh Patoloji Testi'nde* %87 oranında Tavşan çıktım. Zaten hangimiz biraz OKB'li değiliz ki diye düşünüyorum ama şu açıklama da kendime biraz üzülmeme neden olmadı değil:

"Tavşan'ın her şeyin mükemmel olması gerektiğini söyleyen, tekrarlı ve güçlü dürtüleri vardır. Sürekli bir şeyleri kontrol etmek ve düzenlemek gibi kompulsif ve tekrarlayan davranışlarda bulunur. Kendini takıntılarına göre yaşamak ve sıkı sıkıya uyulması gereken kurallar koymak zorunda hisseder. Bahçesi hep mükemmel bir şekilde düzenli olmalıdır. Sahip olduğu her şeyin belli bir yeri vardır ve biri eşyalarının yerini değiştirirse canı sıkılır. Evi temiz ve düzenlidir, onu durmadan temizler. Her şeyi kontrol altında tutması gerektiğini düşünür ve bunun diğer her şey için çok önemli ve gerekli olduğunu hisseder. Ancak, Tavşan'ın bu davranışlarının gelmekte olan bir tehlikeyi önlediğini hiçbir zaman görmeyiz. Tavşan'ın zihninde oluşturduğu alışkanlıklar, bu alışkanlıkların engellemesini beklediği tehlikelere kıyasla açık bir şekilde aşırıdır."

Welcome to my life tadında bir açıklama olmuş. Kendimi biraz da olsa serbest bırakabileceğime inandığım, hatta bunu ciddi ciddi denediğim anlarda nedense bir şeylerle sınanıyorum. Kutlamayacağım yeni yıl için mutfakta şarap eşliğinde tiramisu yaptım az önce. Normalde olsa 31 Aralık sabahı erkenden mutfağa girer, brokoli çorbası, 5-6 çeşit meze ve kabaklı kiş yapardım. Sonra akşam tam vaktinde sofraya yetişebilmek için koşa koşa hazırlanırdım. Bu yıl için de planım buydu belki, kendime ren geyikli servis takımı bile almıştım. Ama dediğim gibi, bu konuyu fazla konuşmayacağız.

Ciddiyet ve bomboşluk arasındaki uzun çizginin iki ucu arasında gidip geliyorum. (bkz. tahlil sonuçlarından yan sekmedeki yerli dizilere atlamak). Dün Sihirli Annem izledim. Bildik ve dertsiz hikâyelere sığınmak, şu sıralar bana yabancı gelen ve dert konusunda oldukça verimli olan hayatımı yaşamamı kolaylaştırıyor. Bu yüzden Youtube'dan en sevdiğim ship sahnelerini filan izliyorum. Bir ara Medcezir'e bile düştüm. Annem dün Yazgı izleyelim fikrini ortaya attığı için dertler havuzunda yüzerken Zeki Demirkubuz izledik gerçi. Mecburi kaliteli etkinlik.

Neyse. Çok ciddi ve sağlık merkezli meselelerden bahsetmek yerine seneyi burada, bu şekilde kapatmak istedim. Yeni yıl, bazı bucket list'ler, yeni bullet journal (iflah olmaz bir oğlak burcuyum), gerçekleştirilmiş ya da gerçekleştirilmeye fırsat bulunamamış hedefler filan, biraz bunlardan bahsedeceğim.

Öncelikle, bence senenin ikinci yarısı çok verimli geçti. Yazın üçü yeni toplam on şehir gezmişim. Bir ara iki haftada bir seyahat ediyordum. Yeşil pasaportum elimden gittiğinden ve Euro 20'lere dayandığından beri yurt dışına çıkmadığım için kendime kızamayacağım. Belki 2023 bana kıyak yapmaya karar verir de yeni yılda yeni bir Avrupa seyahatine çıkarım (Sofya'ya gitti).

Ciddi ciddi bütün yıl izlediğim filmleri, gittiğim oyunları, okuduğum kitapları filan not ediyorum. Kitap okumak konusunda kendimi hiç memnun edemediğim bir dönemdeyim ama sinema ve tiyatro açısından verimli bir yıldı diyebilirim. Bir ara iyi kitap okuyordum aslında ama son iki ayım çöp oldu. Odaklanmamı gerektirecek hiçbir şeyde yokum bir süredir. Kendime bir doz Storytel yazıyorum. Sevdiğim yazarları değil de sevdiğim insanların seslendirdiği kitapları dinliyordum bu senenin ortalarında. Dönsem dönerim sanki.

Asıl verimlilik serüvenim ise sanırım bu yılın Altın Koza'sıyla başladı. O haftadan sonra kendimi hem sosyal anlamda daha aktif hissettim, hem de aynı anda -yıllar sonra- keman ve İspanyolca çalışmaya başladım. Her türlü felakete rağmen azmimin hakkını vermem lazım. İkisini de neredeyse hiç aksatmadım.

Bu yıl beni tatmin eden kaç yazı yazdığımı pek hatırlamıyorum ama ilk anda aklıma gelen, yazarken ve sonrasında bana kendimi iyi hissettiren birkaç tanesinin linkini aşağıya bırakıyorum. Çünkü bloglar bu tarz minik reklamlar içindir.

Yağmur ve Durul Taylan'ın Vavien (2009) filmi

Craft Tiyatro'nun Dalgakıran oyunu

Bir Zamanlar Gelecek: 2121 (2022) film söyleşisi

Oyun Atölyesi'nin Kırlangıç oyunu

Berkun Oya'nın Cici (2022) filmi

Yazılarımın okunmasına pek alışkın değilim ama bunlar beni tatmin etmeleri yetmiyormuş gibi bir de okundular. İlginç. 16 yaşındayken filan birileri söyleseydi inanmazdım. Bazen hayatımın alelade bir noktasında hayatım değişmiş ama o an bunu hiç fark etmemişim gibi hissediyorum. Bu yıl da beni bu şekilde düşündürebilecek birden çok an yaşandı. Böyle tatlı heyecanları uzaktan seyretmek çok güzel. Bütün hayatıma bu gözle baktığım bile oluyor.

Bu yıl izlediğim ilk film Ice Age (2002), son film Yazgı (2001) olmuş. Yılın favori filmi ise açık arayla Triangle of Sadness (2022).

Tiyatro sezonunu Timsah Ateşi'yle açıp Adana Devlet Tiyatrosu'nun Sen İstanbul'dan Daha Güzelsin oyunuyla kapatmışım. (Bu noktada bir parantez açıp Sen İstanbul'dan Daha Güzelsin oyun metninin Murat Mahmutyazıcıoğlu tarafından BAM ekibiyle oynanması için yazıldığını, 2017-2018 sezonunda oyunu iki kez izlediğimi, bu sefer Adana'da farklı oyuncularla yeniden sahnelendiğini görünce merak edip oyuna bir kez daha gittiğimi belirtmem gerek. Oyunun asıl versiyonunu izledikten sonra yazdığım bir diğer tiyatro izlenimi için TIK. Sürekli link paylaşan can sıkıcı bir insana dönüşmem hususunda daha sonra konuşuruz). Bu yılın favori oyunları ise Dalgakıran ve Tiyatro.iN'in Anne'siydi sanki. Her şey rutine döndüğünde tekrar izlemek isterim.

Çok daha uzun yazabilirdim ama bir saate Cambly dersim var (iş yerindeki İngiliz yöneticim bazı cümlelerimin ardından İskoç aksanıyla PARDON? dediği için özgüvenimi yerine getirmeye çalışıyorum), lenslerim gözlerimi acıtıyor, biraz yorgunluk biraz stres derken yatağıma girmek istiyorum. Annem içeride yine sanat filmi izliyor, tuhaf bir istikrar.

Bence -her şeye rağmen- güzel hatırlayacağım bir yıldı 2022. Yeni yıl için de henüz resolution'lar belirlemeye fırsatım olmadı ama kendimden de hayattan da beklentilerim çoğunlukla stabil. Sağlık, huzur, rutinde kalabilme lüksü filan.

Yazının sonuna gelebildiyseniz gerçekten teşekkür ederim. Ben bile tekrar okumayacağım. İyi yıllar!

Sevgiler, Nazlı.

*Pooh Patoloji Testi: https://www.idrlabs.com/tr/pooh-patoloji/testi.php

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder