26 Aralık 2024 Perşembe

lisedeymişim gibi blog'lamak: 2005 bizim yılımız olacak (şüpheli)

Merhaba. Yıl bitmeden önce yeni bir blog yazısı yazmak zorundayım çünkü i) yapılacaklar listemde duruyor, ii) geçtiğimiz yıla dair genel bir üst bakışa ihtiyacım var ve iii) böyle biriyim. Bir de tabii son yıllarda bu yazıları alışkanlık haline getirdiğim için şimdi birden bire yıla veda yazısı yazmayı bırakırsam başarısız biriymişim gibi hissederim ve hepimizin bildiği üzere başarısızlık fikriyle pek iyi geçinemiyorum.

Biraz önce Beşiktaş'ta Oktay Fırını'ndan bir kutu acıbadem kurabiyesi aldım, eve gelip bitki çayı filan hazırlayıp işlerimi hallederken (sürekli işlerim var) yerim diyordum ama eve gelir gelmez kendime cips koydum. Hiç de böyle bir insan gibi görmüyorum kendimi oysaki ama bu yıl hem biraz kilo aldım, hem bence boyum kısaldı (aynen), hem de sanırım biraz daha sağlıksız beslenmeye başladım (akşam yemeğinde brokoli çorbası ve lahana salatası yedim bu arada). Mental sağlığıma eziyet etmek alışkın olduğum bir durum fakat beden sağlığı? Vücudumu belli zamanlarda gereğinden çok mu yoruyorum diye düşünüyorum şu sıralar. Muhtemelen yine kendime çok yükleniyorumdur.

Düşüncelerimi takip etmek bu yaşımda hâlâ çok zor geldiği için bazen durup kendime "Ne hissediyorsun şu an?" diye sormam gerekiyor. İnsanlar işte bu yüzden terapiye gidiyor. Düşüncelerini içinde bulundukları farklı durumlarda duyabilmek, hatta kontrol edebilmek için. Asıl neden bu değilse bile duygular üzerine düşünmek ve yazmak beni çok rahatlatıyor. Terapiye devam ederken de elimden geldiğince geliştirmeye çalıştığım bir kastı bu. Oysa bir şeyleri anlamlandırmaya çalışırken kasvetle dolup taşmak çok yorucu. Eğlenceli bir şeyler yazmayı o kadar özlüyorum ki. Hani eskiyi hatırlayıp melankoliden ölmek değil de o özlediğim günlerin sonunda oturup yazdıklarıma benzer sayfalar karalamak ve belki on yıl sonra açıp iyi hislerle okumak arzusuyla yanıp tutuşuyorum. Tabii istediğim şey bir başka hayatın ihtimali mi yoksa halihazırda burada olmayan ama çok iyi bildiğim geçmişin yeniden yaratımı mı, emin değilim.

On yaşında olsam (hatta on beş) yeniden yaratım diyemeyecektim mesela ve aklıma lisans dersleri, senaryo kursları gelmeyecekti. Ama Quora'da ruh halime ve depresif düşüncelerime benzer sorular da aratmıyor olacaktım. Benimle aynı dertlerden muzdarip, dünyanın başka yerlerinden kaybedenler aramayacaktım umutsuzca ve böyle hisseden tek insan olmamaya umut bağlamayacaktım.

Geçenlerde şöyle bir şey oldu: 2017 yılında kullanmaya başladığım ama pandemide Adana'ya giderken İstanbul'da bıraktığım için hiç geri dönmediğim bir günlüğüm var. İçinde çok yazı varmış, biraz okuyup şok içerisinde 22 yaşımın heyecanıyla yüzleştim. Sonra 2019'da karaladığım bir yazıda "24 yaşındasın, bu sana çok garip geliyor ki aslında gerçekten garip" temalı bir kısımla karşılaştım. Buraya parantez açıp "Sence de ilginç değil mi 29 yaşındaki Nazlı?" diye sormuşum. (Orhan Pamuk, işine bak kardeşim.) Gecenin bir yarısı, yatağımda, 29 yaşımın buhranlarıyla dolup taşmış halde burayı okuyunca, bir de sonrasında devamına eklediğim "İnşallah beklenmedik bir şekilde 29'umdan önce ölmem" cümlesiyle karşılaşınca baya tedirgin olup güldüm zira çok saçma. Böyle bir şey yazdığımı hiç hatırlamıyordum, dolayısıyla beş yıl boyunca o defteri hiç açmayıp tam da bahsi geçen yaşımda bu yazıyı okuyacağımı tahmin edemezdim. Yenileyici bir deneyim oldu her anlamda.

2024, 30'larıma yaklaşıyorum demenin çok zor olduğu bir yıldı. Öncesinde 30'larıma yaklaşıyorum demek, o kadar da yaklaşmadığımı bilmekti ve bu, şakayla karışık bir şekilde içinden çıkabildiğim bir durumdu. Bu yıl bir yandan sürekli 30 yaşında olduğumu haykırıp durdum ki bu fikre alışayım. Sonuç: 30'larıma yaklaşıyorum demek hâlâ çok zor. 90'lar çocuğuyum demekse harika.

Yeni yılları yirmi yıl geriden takip etmek gibi anlamsız bir geleneğimiz olduğu ve pandemiden beri ilk kez yılbaşını beraber geçireceğimiz için Öykü'yle geçenlerde playlist hazırladık. Son birkaç haftam da 2004'ün ne kadar harika bir yıl olduğunu düşünüp hiçbir şeye konsantre olamayarak geçti. (Popstar Abidin'e filan düştüm bu süreçte.) Gerçekten 2025'e değil de 2005'e giriyor olmanın ihtimali bile çok güzel hissettirdi. Yılbaşı gecesi güzel bir sofra kurup en sonunda Sihirli Annem 2005 yılbaşı özel bölümünü filan izleyeceğiz sanırım. (Kimseye eğlence borcum yok bence ya.)

Bu yılın başında bir süre Sims 1 oynadım gerçekten. Yine çok iyileştirici bir deneyimdi.

Yazıyı tamamlamaya çok üşendiğim, diyecek yeni bir şeylerimin de olmamasından mütevellit devamlı kendimi tekrarladığım için biraz daha Twitter ekran görüntüsü koyacağım sanırım. Çünkü kime ne yani...

Yogaya geri dönsem baya rahatlarım aslında ama bilin bakalım ne yok? (Vaktim ve hevesim.)

Neyse, biraz da verimlilik: Bu yıl beş yıllık bir aradan sonra ilk defa yurt dışına çıktığım (30 yaşından önce sahip olunması gereken bazı şeyler: her Avrupa başkentinde bir yakın arkadaş), yetişkinlikle ve bağımsızlıkla belki biraz daha barıştığım (sanmıyorum), ne hikmetse daha çok okuyup yazdığım (maalesef intihar etmemek için yüksek lisans), çok da sosyalleşmediğim ama insanlar hasbelkader "Ee, n'apıyorsun?" diye sorduklarında daha somut cevaplar verebildiğim bir yıl oldu.

Komiklikler şakalar ya da bu blog'u da lisedeki blog'um gibi birtakım tweet'lerimi paylaşmak için kullandığım bir simülasyon:

Adana mükemmel bir sanat başkenti bence.

Çok komik bir quote'tu - ta ki:


Of, 2025'te bi' Edinburgh yapmamız yok mudur?

Evet bu yıl sıcaktan ben bile biraz söylendim galiba.

Yine de One Tree Hill'den Koçum Benim'e geçtiğim harika bir yaz mevsimiydi.

20'li yaşlarımla ve gençliğimle vedalaşmaya da hiç hazır değildim ama işte life happens.

Ve kapanış çünkü buna söyleyecek ekstra bir sözüm yok artık.

Buradan bakınca komik ve çok keyifli bir yıl geçirmişim gibi görünüyor ama tabii ki hayat her zaman böyle bir şey değil. Yine de sanırım yaşamanın aşağı yukarı bu şekilde gelgitli bir süreç olduğunu yavaş yavaş öğreniyorum (pek değil).

Neyse efendim, geleneği bozmayıp aslında o kadar da işlevsiz değilmişim dedirten birkaç milestone bırakıyorum 2024 yılına:

Yılın ilk filmi Stanley Donen'ın Charade'i (1963) olmuş, teşekkürler TRT 2. Son filmi de yarın izleyeceğim Mukadderat (2024) olacak sanırım. Onu saymazsak bu hafta MUBİ'de Uçurtmayı Vurmasınlar (1989) ve Piano Piano Bacaksız (1991) izledim, onları sayalım.

Bu yıl izlediğim en iyi filmlere nedense karar veremedim. Altın Koza oldukça verimliydi aslında ama dönüp tekrar izlemek istediğim bir film bulamadım. Gelenek bozulmasın diye vizyonda izlediğim Crossing'i (2024) sayacağım. Bu da Helsinki'de bağlamsız bir şekilde karşımıza çıkan Crossing afişi ve ben, soldaki ben. (Burayı böyle kullanmak çok eğlenceliymiş bu arada.)

Bu yıl 23 tiyatro oyunu izlemişim. Biraz daha zorlarsam bir yılda izlediğim oyun sayısı sinema filmi sayısını geçecek ve Fil'm Hafızası'ndan aforoz edileceğim (ok bu arada?). Sezonu oyun atölyesi'nin Kızlar ve Oğlanlar oyunuyla açıp Zorlu'da Linçler ve Dudaklar izleyerek kapatmışım. Bu yıl gerçekten çok başarılı oyunlar da izledim bence ama sezonun favorileri Güzel Son ve Küvetteki Gelinler oldu sanırım.

Son olarak;

Selen Kurtaran'la Cam Perde (2023) söyleşisi

Yerli Dizi Yersiz Sohbet: En İyi Yerli Dizi Jenerikleri podcast'i

Funda Eryiğit ve Doğuş Algün'le Ölü Mevsim (2024) söyleşisi

Vuslat Saraçoğlu'yla Bildiğin Gibi Değil (2024) söyleşisi


Bunu ne kadar tekrar edersem edeyim 30 olmak fikrinin beni korkutmaya devam edeceğini bir şekilde kabullendim sanıyordum. Kabullenmemişim. Yeni bir on yıla giriyor olmam hâlâ çok tuhaf geliyor. Galiba 18'e girerken de böyle hissetmiştim, çok büyük bir değişimmiş yaşadığım ve bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacakmış şeklinde kocaman bir his. Böyle mi oldu bilmiyorum. 30 olmak çok farklı mı hissettirecek, bilmiyorum. Ne ara bu kadar büyüdüm, arkamdaki onca yıl nereye gitti, bunu da hiç bilmiyorum. Tek bildiğim, günleri kurtararak yaşadığım. Benim olmayan bir hayatı çok inanarak yaşamaya başladığım.

Bu yıl bir şekilde daha iyi bir insan oldum mu emin değilim ama daha başarılıyım galiba. 20'lerime bir veda mektubu yazmak geldi şimdi aklıma. 10'lu yaşlarımla vedalaşmak hiç aklıma gelmemişti. 20'lerin bitişi ise bir devrin bitişi gibi hissettiriyor nedense.

Buraya kadar okuduysanız -ki umarım okumamışsınızdır- size harika bir yeni yıl diliyorum.

Sağlıkla, umutla.

Sevgiler,
Nazlı.