31 Aralık 2023 Pazar

birkaç önemsiz silik anın hayali, hoşçakal 2023

Selamlar!

Kol saatimin şarjı bitiyor. Yeni yıla zamanı göstermeyen bir saatle girersem her şey çok yanlış gidebilir diyerek bütün elektronik aletlerimi şarja taktım. Hava sıcak, üstümdeki kazak terletmeye başladı bile. Saat 18.16, hava yaklaşık 15 derece. Bir süredir kafamda 2023 yılını uğurlamaya çalışıyorum. Böyle bildik cümleler, neleri başardım, hangi konularda kendimi iyi hissetmedim; bir hayat nasıl yaşanır sorusunun tam olarak neresinde tökezledim, gibi.

Bazı zamanlar oluyor, kişisel düşüncelerim toplumun geri kalanıyla hiç uyuşmuyor. Böyle anlarda kendimi uzaylıymışım gibi hissediyorum. Ne düşündüğümü söylemekten kaçındığım, bol bol rol yaptığım, hiç olmadığım biri gibi davrandığım ya da sırf bu gibi durumlara maruz kalmamak için sosyal ortamlardan olabildiğince uzak kaldığım. Bu yılın özellikle ikinci yarısı bu hislerle geldi geçti. Ama şimdi bakınca, kendimi hoşuma gitmeyen pek çok sıfattan azat edebildiğimi, aslında birçok sorunun başka basit cevaplarla yanıtlanabildiğini fark ediyorum. Fazla kontrollü, fazla katı ya da köşeli biriyim belki ve tüm bu yaşananlar hep bu yüzden. Kendimi olduğum gibi kabul etmek ve etrafımda benden bağımsız gelişen olayları tüm bu sıfatların bilincinde bir süzgeçten geçirerek irdelemek; uzun ve masraflı terapi seanslarının ardından tanıyamadığım birine dönüşmekten daha kolay ve daha sürdürülebilir. Bence.

Öte yandan, bu yıl öyle tuhaf ve beklenmedik şekilde üstümüzden geçti ki başka meselelerde belki de aynı düzlemde bulunamayacağımız bir dolu insanla umutsuzluk ve çaresizlik alt metninde birleşebilmek ilginç şekilde iyi hissettiriyor. Yılı iyi kapattım diyen kimseye rastlamadım. Zaten hayatın öyle bir dönemindeyiz ki artık yılbaşı akşamlarında bile kutlamaya değer bir şey bulamıyoruz. Yeni yıla son kez İstanbul'da girdiğimde yıl 2020'ydi. Sonrası bir şekilde hep Adana, hep aile evi oldu. Çocukken heyecanla beklediğimiz her özel günü şöyle hızlıca bir düşünüyorum da, hani aynı hevesi hayatımızın herhangi bir döneminde tekrar yaşayamayacak oluşumuzu kabullendim, ama o hislerin yüzde 5'ini filan koruyabilseydik belki bugün bazı şeyler daha farklı olurdu. Ya da olmazdı. Bilmiyorum. Kimse kimseyi evine bile davet etmiyor artık. Belki de o zamanların her toplaşması, çocuklar mutlu olsun diyeydi. Ve artık aramızda hiç çocuk yok.

Yılı kapatmak ve beynimdekileri susturmak için bir şeyler yazmak istedim. Sonra aklıma, yakın zamanda internette görüp eksik kalamadığım "bu yıl hangilerini yaptınız?" temalı quiz'lerden biri geldi. İşaretlediğim cümleleri görünce aslında o kadar da bomboş bir yıl geçirmemişim diye düşünmüştüm kendi kendime. Sonra da şunları yazmışım zaten: "Hastalığından depremine, yurtsuzluğundan ölüm fikrine her şeyiyle o kadar tuhaf bir yıldı ki düşününce dev bir güvensizlik bulutunun içinde kayboluyorum. Ama hayat o kadar tuhaf ki birkaç önemsiz anın silik hayali bu yılı bile iyi ki yaşamışım dedirtebiliyor." Gerçekten hayat ne kadar da böyle aslında.

Bir koşu mutfağa gidip guacamole hazırladım. Dünden yapıp buzdolabına kaldırdığım tiramisu ve fırında hâlâ sıcak bizi bekleyen kabaklı kiş var. Menünün geri kalanını çekirdek ailemin diğer üyelerine devrettim. Yılbaşı akşamları tam olarak ne zaman kendimi eğlenmek zorunda hissettiğim türden bir okazyona dönüştü, emin değilim. Çocukluğumun gece yarısına kadar yenilip içilen, arada tombala oynanan, evdekilerin moduna göre Sihirli Annem açmamıza izin verilen ya da hep beraber Avrupa Yakası seyredilen kalabalık, tasasız etkinlikleri onlarca yıl uzakta kalmış. Hayat pek tabii biraz da böyle bir şey.

Bu sıkıcı yazıyı çok da uzatmadan, aslında bu yıl o kadar da işlevsiz değilmişim dedirten birkaç milestone bırakayım:

Film izlemek konusunda kendimi bir türlü motive edemediğim bir yıldı, depremden sonra kendime gelebilmem ve odak süremi yükseltebilmem hayli zaman aldı fakat buna rağmen verimli birkaç festival geçirdim. Özellikle Altın Koza inanılmaz keyifliydi. Bir hafta boyunca dinlenmeye vakit bulamadan koşturmak, sürekli film izlemek ve işe yarar hissetmek beni bunca yılın ardından hâlâ çok iyi hissettiriyor. 2023'te izlediğim ilk film Aftersun (2022), son film ise Tayfun Pirselimoğlu'nun Dayım'ı (1999) olmuş. Bu yıl izlediğim en iyi filmler ise Fırat Özeler imzalı Kavur (2023), Petzold'dan Kızıl Gökyüzü (2023), İlker Çatak'tan Öğretmenler Odası (2023), Altın Koza'da arka arkaya izleyebildiğim Sanki Her Şey Biraz Felaket (2023) ve Kuru Otlar Üstüne (2023) oldu.

Sinema açısından nicelikte düşük, nitelikte yüksek bir yıl geçirmiş olmanın yanında, toplam 23 tiyatro oyunu izlemişim. Yılın ilk dört ayının İstanbul'dan uzakta, deprem kaygısı içerisinde geçtiğini düşünürsek oldukça iyi bir sonuç. Sezonu alan kadıköy'de REM'le açıp Kumbaracı50'de Biraz Eksik Yaz Gecesi, Biraz Fazla Rüyası ile kapatmışım. Bu yılın favori oyunları ise Bir Terennüm ve Uzun Yol'du sanırım.

Hiç beklenmedik bir anda hayata geçerek bana ilk editörlük deneyimimi yaşatan Yarının Kültürü'ne, yine bir anlık heyecanla yapabileceğimize inandığımız, uzun planlamaların ardından gerçek olan podcast'imiz Yerli Dizi Yersiz Sohbet'e de yılın öne çıkanları arasında değinmem gerekiyor olabilir.


Yine bu yıl, neye nasıl tutunacağımı bilemediğim zamanlarda Antalya'da tesadüfen izlemeye başladığım Kızılcık Şerbeti'nin bir bölümünden sonra "Ya, bu dizi bize büyü mü yaptı?" düşüncesiyle yazdığım şu yazı da ciddiye alınacak ölçüde okunarak beni çok mutlu etmişti. Tabii köprünün altından çok sular aktı, belki şimdi benzer durumlarda aynı heyecanı taşıyamıyorum ama bazı şeylerin anısı, kendisinden daha iyi gelebiyor insana.

Son olarak;


Greta Gerwig'in Barbie (2023) filmi

Kuru Otlar Üstüne (2023) podcast'i

Bihter (2023) podcast'i

Hayat çok hızlı bir şekilde geçmeye, yaşım ilerlemeye, umutlarım azalmaya devam ediyor. Ama tüm bunlara rağmen günlerin içinde olmak, bazı duyguları sonuna kadar yaşamak ve gökyüzüne bakabilmek iyi geliyor. Hatta zaman zaman yeni arkadaşlar edinmeyi bile sevebiliyorum.

Hâlâ en mutlu günlerimin çocukluğumda kaldığına inanıyorum. Ama bir taraftan da, o mutluluğun çeyreğine bile erişebilsem bu çok iyi bir gelişmedir diye düşünüyorum. Bence mutluluk hayatın içinde kaybolabilen bir şey değil. Bu yıl, onun hayatımın içinde bir yerlerde durduğuna ve zaman zaman beni beklediğine inanmayı denemeyi seçeceğim. Zaten yeni yıllardan bir şeyler dilemeyi bırakalı çok oldu. Gidip şarabımı içeceğim.

Buraya kadar okuduysanız -ki sanmıyorum- çok teşekkürler.

Hepimiz için daha umut dolu bir yıl olsun.

Sevgiler, Nazlı.