26 Eylül 2019 Perşembe

Greta Thunberg ve İsveç'te Aktivizm

Bir süredir, akademinin yokluğu ve iş hayatının yoğunluğu arasında düşünememekten, okuyamamaktan ve yazamamaktan şikayetçi olduğumu artık hep birlikte biliyoruz diye umuyorum. Başlarda olayın ciddiyetiyle alay etmek için IQ'mun düşmeye başladığı varsayımlarında bulunup kendimi eğlendiriyordum ama işler minik minik doğruluk payı kazanmaya başlayınca küçük bir silkinme vaktinin geldiğine kanaat getirip kendimce bazı önlemler aldım. Eylül ayının başından beri eleştirel okumalara ağırlık veriyorum, sırf critical düşünme yetim körelmeye başlamasın, işte rasyonelliğim duygusallık ve kurgusallığa yenik düşmesin diye. Hatta büyük gerizekalılık olduğuna inandığım halde, üniversite dönemim boyunca hiç denk gelemediğim bir alandan güzel bir dersin syllabus'ını edindim. Okumalar mail kutumda çıktılarının alınmasını bekliyor ama kendimde o cesareti henüz bulamadım zira (bir) sapık gibi hiçbir gerekliliği olmamasına rağmen makale okumaya başlarsam gerizekalı derler, (iki) kafam karışır da okulu çok özlediğimi fark edip akademiye dönmeye karar veririm diye çok korkuyorum.

Neyse. Bunlar epey alakasız mevzular çünkü en azından bir süre daha hayatım bu çizgide devam edecek, o nedenle bunları başka zaman konuşuruz. Benim şimdi bahsetmek istediğim ve açıkçası birkaç gündür sosyal medyada, evde ve arkadaş ortamında da ara ara lafını ettiğim mevzu, iki gündür hatırı sayılır bir kesim tarafından konuşulan 16 yaşındaki İsveçli aktivist Greta Thunberg.

Greta'yı birkaç aydır takip ediyorum, açıkçası ilk andan itibaren ilgi çekici de buluyorum çünkü ana dili İsveççe olan küçük bir kız çocuğunu arkasına ciddi bir kalabalık almış halde sokaklarda görmek bizim bu coğrafyada çok alışkın olduğumuz bir durum değil. Kendisi bundan yaklaşık bir yıl önce Stockholm'de kendi kendine başlattığı İklim İçin Okul Grevi (İsveççesi: Skolstrejk För Klimatet) eylemini bugün dünyanın pek çok ülkesine, yüz binlerce insanın katılımıyla yaymış olmasıyla tanınıyor. Fakat zannediyorum ki Greta'nın sosyal medyayı tabiri caizse kasıp kavurması Pazartesi günü UN'de yaptığı konuşmadan ileri geliyor. Buna daha sonra değineceğim.

Yakın zamanda Amerika'daki talk show'lardan birinin konuğu olduğunda söylediği birkaç cümle üzerine ilk kez somut olarak Greta'dan bahsetme ihtiyacı duydum. Trevor Noah, The Daily Show'da Greta'ya iklim değişikliği tartışmalarının İsveç ve Amerika arasında farklılık gösterip göstermediğini soruyor, ("Do you feel a difference in the conversation traveling from Sweden to America? Is there a different feeling around climate change?"), Greta'nın bu soruya yanıtıysa şu şekilde: "I would say yes, [...] here it feels like it is being discussed as something whether you believe in or not believe in." *

Benim bu noktada söyleyebileceğim şey, küreselleşmenin had safhada olduğu ve dünyanın her bir tarafından insanlar olarak iletişim nimetleriyle donatıldığımız bu çağda, iklim krizi gibi ciddi, 'gerçek' ve acil bir mesele üzerine yapıcı çözümler üretilmesinden ziyade, halen uluslararası boyutta meselenin gerçekliğinin/inanılan bir olgu olup olmadığının tartışılmasının tek kelimeyle inanılmaz olduğu. Greta'yı bu kısa konuşmasından sonra bir süre karşısındaki insanlara "Climate change is a FACT, you morons!" diye bağırırken hayal ettim, tabii ki İsveç aksanlı güzel İngilizcesiyle.

Yazıya başlamak isteme nedenim de şuydu aslında, son iki gündür herkes o kadar çok konuşuyor ve bağırıyor ki, hiç kimse gerçekten neler olduğuna dikkat etmek gereği duymuyor. Şunu demek istiyorum, Greta etrafında şekillenen tartışmada iki ekstrem uç var ve bir taraf kızı Orta Doğu'da doğmamış olmakla suçlarken diğer taraf bu birinci suçlayıcı tarafı Greta'nın hasta ve duyarlı olduğu gerçeğiyle alt etmeye çalışıyor. Bir de ad hominem yapmayı bırakıp iklim meselesinin ciddiyetine vurgu yapan realist taraf var tabii. Bana sorarsanız bazı eleştiriler çok yerinde, çünkü evet kabul edelim ki bu dünyada birçok şey halen suç sayılsa da hayvan hakları ve iklim gibi tırnak içinde zararsız mevzuların konuşulması bürokrasinin canını o kadar da sıkmıyor. En zengin iş insanlarının, en siyasete bulaşmaması gereken yüksek rütbeli toplum figürlerinin ya da ne derseniz işte, en apolitik yetiştirilenlerin bile hayvan haklarından ve iklim meselelerinden bahsederken kendilerini tehdit altında hissetmediklerini kabul etmemiz gerek. Bu sadece demokrasi fikrinin oturduğu Batı toplumlarında değil Türkiye'de de böyle. Nitekim, evet Greta hepimiz için ziyadesiyle yenilikçi bir hareket başlattı ve ben yarattığı atmosferi şaşırarak izlemeye devam ediyorum; ama hiç kimsenin kızın en azından yakın gelecekte hayatıyla ilgili dışarıdan gelen bir tehlike yaşayacağını düşünmediği de açık. Kimse, Greta dahil olmak üzere, kısa vadede kendisinin susturulacağını düşünmüyor bana kalırsa.

Ayrıca, şu olay yaratan UN konuşmasına değinmek gerekirse, konuşmayı subjektif olarak gereksiz duygusal ve abartılı bulduğumu itiraf etmek zorundayım ama meselenin bu olduğuna sahiden inanmıyorum. Bence sorun şu ki, son iki günde yaşanan tartışmalarda sağduyulu insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Ciddi ciddi üzüldüm bu duruma çünkü herkes tek bir noktaya o kadar odaklanmış ki meseleyi kaçırıyor. Evet, Greta, benim en büyük başarımın muhtemelen münazara maçları filan kazanmak olduğu yaşta, 16 yaşında (üstelik milenyum çocuklarının biz 90 kuşağı çocuklarından çok daha ilgisiz, 'needy' ve kayıp bir nesil olduğu apaçık), politikacılara kafa tutarak kendini adadığı fikri açıklıyor ve (UN konuşmasını gerçekten dışarıda bırakmak zorundayım; normal şartlarda diyelim) öyle güzel açıklıyor ki benim konuyu yine istemeden coğrafyaya getirmeme neden oluyor.

Greta, biraz önce bahsettiğim talk show konuşması içinde bir kez üstüne basarak demokrasinin gücünden bahsediyor, her ne kadar 16 yaşında iklim aktivisti bir kız çocuğunu sıradan vatandaş kisvesi altında değerlendirmem yanlış olacaksa da, insanların yetiştiği kültürel ve siyasi düzlemi göz ardı etmenin her koşulda büyük hata olduğunu düşünüyorum. Söylemek istediğim şey şu, Greta 16 yaşında, Asperger sendromlu, çok akıllı ve duyarlı bir kız; fakat kendisi dünya üzerinde sosyal demokrasi ve refah devleti dendiğinde akla gelen ilk örnek olan İsveç'te doğup opera sanatçısı bir anne ve aktör bir baba tarafından yetiştirilmiş. Siz Orta Doğu'da yetişmiş yine akıllı ve duyarlı bir genci demokrasinin gücüne inandıramayacakken Greta'nın kendi davasının arkasına bu fikri çekinmeden alabilmesi kadar doğal bir şey yok. Orta Doğu'da demokrasi bir söylemden öteye gidemezken Greta kendisinin herhangi sosyal ve/veya politik bir meselede söz sahibi olabileceğine elbette inanıyor.

Dediğim gibi, çoğu insanın "YOU HAVE SCIENCE GIRL, ne diye ajitasyon yapıyorsun?" diye yükseldiği Greta'nın gereksiz heyecanlı UN konuşması beni de irite etti fakat kız Asperger sendromlu ve selective mutism hastası, yani mecbur kalmadıkça ya da istemedikçe konuşmuyor. En azından internet kaynaklarına göre (havalı olsun diye böyle yazdım ama bibliyografi ekleyemem çünkü kaynak: Onedio), ilkokulda çevre kirliliğinin ve iklim krizinin ne olduğunu öğrendikten sonra ciddi bir depresyona girmiş ve çok uzun süre bir şey yemeyip hiç konuşmamış. Tüm bu arkaplan hikayeleri düşünüldüğünde 16 yaşında birden bire üne kavuşan Greta'nın kendini adadığı meseleyi UN'in İklim Zirvesi'nde kalabalıklar karşısında heyecanlanarak, bağırarak ve yine tırnak içinde abartarak anlatması kadar olağan bir durum yok. Yani, evet kendisini itici olmakla suçlayabilirsiniz ama sahte ya da proje olması konunun epey dışında ve absürt kalıyor.

Gelin görün ki aynı Greta, Stockholm'de değil de Anadolu'nun bir köyünde, aynı özelliklerle doğsaydı, topluma karışmak ve bir şeyleri değiştirmek şansına sahip olmak yerine görmezden gelinecek ve çok kısa zamanda yok olacaktı. Ne mutlu ki, Greta kendisine fikirleriyle var olmasına olanak sağlayacak şartlarda, iyi bir ülkede, kendisine destek veren bir eğitim sistemi (bkz. muhteşem İngilizcesi ve bilimle yeşertilmiş ilkokul dersleri), refah içinde yaşamasını mümkün kılan bir ekonomik düzen ve sesini duyurabileceğine inandıran bir siyasi iklim içinde doğmuş, mücadelesine inanmış ve fikirlerini haykırıyor.

Bana kalırsa, tüm bu iklim krizi tartışmalarını bir kenara bırakıp kendi aramızda toplanalım ve "sosyal demokrasi bakın nelere izin veriyor, 16 yaşında gencecik çocuklar kendilerini nelere adıyor ve nasıl böyle güzel ifade edebiliyor" noktalarına odaklanalım, zira bilimsizlik ve eğitimsizlik bizde yalnızca vasatlığı getiriyor.

Dip not olarak şunu da ekleyeyim. Greta'yla aynı gün doğmuşuz (tipik bir Oğlak burcu mükemmelliyetçiliği var üstünde, bu geyiği yapmak zorundayım.) Fırsat verilseydi benden de çok iyi politik aktivist olurdu ama İsveç'te doğmadığım ve Türkiye'de sözde apolitik yetiştirilen 90'lar kuşağına ait olduğum için aktivistliğim ara ara mitinglerde slogan atmakla ve Twitter'la sınırlı kaldı :')

Son dip not: Bu yazının birden bire ortaya çıkış nedeni takribi birkaç saat önce attığım işbu tweet'tir: "Birileri birtakım konularda fikrimi sorsa da dakikalarca konuşsam diyorum. Hocam, söz alıp milenyum çağında iklim aktivizmi ve politik bilincin demokrasiyle ilişkisi konulu boş yapabilir miyim, çok teşekkürler." 

Keşke yazının başlığı "Greta Thunberg ve Milenyum Çağında İklim Aktivizmi & Politik Bilincin Demokrasiyle İlişkisi" olabilseydi ama paper yazmıyorum, kısmet. (Greta Thunberg and Climate Activism in the 2000's & the Relationship Between Political Consciousness and Democracy)

Sevgiler,
Nazlı.

https://on.cc.com/34FXXrp